Mevlana
Mevlana

Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok, sen zaten bunlara sahipsin. O yüzden sana bir ayna getirdim. Kendine bak beni hatırla.

Mevlana
Mevlana

Seni bağrıma değil, bağrımı ve başımı ayağının altına bastım. Gözüm toprak olacak, ama gönlüm daima aşk kokacak.

Mevlana
Mevlana

Her yerde olmak gibi bir duan varsa, gönüllere gir; çünkü sevenler, sevdiklerini gönüllerinde taşırlar.

Mevlana
Mevlana

Ey sevgili. Biz seninle bir salkımın iki aşık üzümüyken, başka şişelerde şarap olmuşuz, başka hayallerde harap olmuşuz.

Mevlana
Mevlana

Şarap küpü nereye konursa konsun şaraptır. Gül mezbelelikte bitmekle kötü olmaz, şarap altın tasa konmakla helal olmaz.

Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

Şems sükûnet değildi. Mevlâna bu kadar fırtınayı nasıl taşıdı? Nasıl bu kadar yandı da yanmadı?

Abuzer Ertürk
Abuzer Ertürk

“Kendini küçük görmeyi bırak.Sen yürüyen bir evrensin.” Mevlana Celaleddin -i Rumi
Ben kendimi küçük görüyordum oysa, kaderim belliydi.

Osman Cengiz
Osman Cengiz

Birgivi’nin Osmanlı coğrafyasındaki etkisi son asırlara kadar devam etmiştir.318 Kendi döneminden hemen sonraki asırlarda pek çok âlim tarafından takip edilse de en dikkat çekeni Arap dünyasındaki algı biçimidir. Zira bu algı gerek Selefîlik ile Arap dünyasının (Mısır-Şam) ilişkilendirilmesi gerekse Osmanlı düşüncesinin, İbn Teymiyye tesirine girmesi iddiaları

açısından mühimdir.

Buna göre bugünkü gündemin aksine Arap bilginler Birgivî’yi kendi çağından ve devam eden asırlarda İbn Teymiyye ile değil Gazzâlî ile ilişkilendirmişler ve ona benzetmişlerdir. Birgivî’den bir kuşak sonra yaşamış olan kendisi Anadolu’da bulunmamasına rağmen eserleriyle bu bölgedeki dini düşünceye tesir etmiş bir âlim olan Ali

el-Kârî (Ö. 1014/1605) et-Tarîkatü’I-Muhammediyye’yi Övmek için kaleme aldığı kasidesinde Birgivi“ ’yi “imamımız” şeklinde anmıştır.”

Şâfiî fakihlerinden Kudüs müftülüğü yapmış olan Ali el-Kudsî (6. 114411731) Birgivî’ye hitaben “Ey Günümüzün Gazzâlî’si, Bilgi’nin şerefi sendedir! Senin bereketinle orası ne güzel yurttur!”

der. Mısır’ın önde gelen âlimlerinden Şeyh Muhammed Meymunî (ö. 1614) “Muhammed Birgivî’nin yollarını görmedin mi? O yollarda gökleri aydınlatan nurlar göıülmektedirl”. Kahire’ü muhaddis, fakih ve sufi Abdürraüf Münâvî (Ö. 1031/1622) Birgivî’yi överken “O, asırların ve şehirlerin yegane alimi, Arap ve Acemin Şeyhülislâmıdır” demiştir.

Aslen Heratlı olup Mekke’de yaşayan Muhammed el-Kârî (6. 1014/1606) ise yazdığı 36 beyitlik şiirde şöyle der: “Allah şeyhimizi müeyyed kılsın! İnsanlar ancak ondan fayda gördü! Birgivi" bizim önderimiz, dindarlığın ve takvanın şeyhidir", “Biliniz ki Birgivi bid’atçilerin düşmanıdır”. Bunlardan başka Nuruddin İyâdî, Salim Şehürî, Bulkînî, Muhammed

Necâvî, Ahmed Şertünî, Eminuddin Mısrî gibi âlimler Birgivi” ’yi medh etmişlerdir. Bu metinlerin ortak noktası, Birgivî ’nin Batınîlerle mücadele eden Gazzâlî gibi bid’at ve yanlış inançlarla mücadelesi ve Tarîka’nın değeridir.320

Netice itibariyle Çivizâde ve Birgivi"nin zihniyet, tavır veya mezhep olarak selefi oldukları iddiasının gerçeği

yansıtmadığı görülmektedir. Adı geçen âlimlerin klasik Hanefi olduklan ve bu mezhebin metodolojisini benimsedikleri tespit edilmiştir.321

-----------

319 Kalaycı, Osmanlı Sünniliği, 235-236.

320 Hüseyin Elmalı, “Birgivi Hakkında Mısır, Mekke ve Medine Alimlerinin Söylediği Bazı Şiirler" İmam Birgivi, haz. Mehmet Şeker, Ankara, 1994,

83-101,

321 Mehmet Gel, “Aslına bakılırsa bu zihniyet ya da düşünce tam Çivizâde’ye özgü olmayıp daha çok Ortaçağ İslâm coğrafyasında teşekkül eden belli bir fıkhî geleneğin XVI. yy. Osmanlı'sında Çivizâde üzerinden tecessüm etmesine benzemektedir'î (Agi, 180) şeklinde, Çivizâde’nin klasik bir Hanefî âlimi oluşuna işaret ettiği gibi Hulusi

Lekesiz de Birgivî’nin aynı durumuna atıf yapmıştır: "Birgivi hem savunduğu fikirleri delillendirirken ve hem de mantığını ve sistematiğini kurgularken her zaman bir Hanefi alimi olarak hareket etmiştir, diyebiliriz”. Lekesiz, Agt, 100. Mehmet Gel, Çivizâde’nin üzerinde özellikle hocası ve kayınpederi Mevlana Kara Bâlî’nin “en fazla etkisi bulunan kişi” olduğunu

kaydeder ve “Kara Bâlî’nin Osmanlı ilim geleneğinde Razî mektebi silsilesinin önemli halkalarından biri olan Hızır Bey’in talebesi Hatibzâde ve oğlu Sinan Paşa’nm yetiştirmesi” olduğunu ilave eder. Gel, Agt, 76.

Sümeyye Çetintaş
Sümeyye Çetintaş

Öyle bir vakit gelir ki bulmuşsundur aşkı... Aşkına gözyaşların şahitlik eder ve o ana Mevlana sanki ruhlar aleminden fısıldar: ''Aşkın kadar ağla ey gönül!''

Sırra kadem basmışsındır. Gönlün, şahlanışın zirvesindedir artık! Bir ses yükselir semadan ''Aşk dediğin, ya Allah'tan gelmeli, ya Allah için olmalı ya da Allah'a ulaştırmalı... Yoksa yerle bir

olmalı!''

Muhittin Celal Duru
Muhittin Celal Duru

Ben mekânsızlıktan gelme kutsal bir doğanım;
Avlanmak ve avlamak için kalıp bağladım.
Yakınlık Kaf’ının Ankası'yım, varlık tuzağından kurtulmuşum
Arş bağının yuvasından uçmuş bir tavusum.

Men şahbazi kudsem ez la mekan reside
Behri şikarü saydi der kaleb aremide
Simurgi yeterli kurbem ez dami kevn ceste
Tavüsi baği

arşem ez aşiyan peride

Mevlana


Mevlevilik ve Mevlevi büyüklerinden söz eden "menakıp" adı verilen kitaplarda Mevlana'nın özgeçmişine ait bilgiler çok noksandır, tarihlerin çoğunda doğruluk yoktur. Ancak, ölüm tarihleri mezar kitabelerinde bulunduğu için doğru kabul edilir; geri kalanın doğruluğuna güvenilemez,
"Mevlana" unvanı birçok

bilgine verilir. Hala Hindistan ve bazı ülkelerde bilgin yerine kullanılırsa da bu nitelik salt ve soyut olarak kullanılınca Mevlana Celalettin Rumi anlaşılır. "Mesnevi" terimi şiir türü iken salt Mesnevi denilince yine Mevlana'nın yapıtı ve salt "Türbe" denilince Mevlana Türbesi hatıra gelir. Terimlerdeki bu ayrışma, Mevlana'nın büyüklüğüne ve evrenselliğine özgü bir

ayrıcalıktır.

Menakıplara göre, Mevlana Muhammet Celalettin Rumi 6 Rebiyülevvel 604 Hicri (30 Eylül 1207) tarihinde Afganistan'ın kuzeyindeki Belh53 şehrinde doğmuş ve 5 Cemaziyelahir 672 Hicri yılında, Pazar akşamı Konya'da gözlerini dünyaya kapa¬mıştır. Ölüm tarihinin 23 Kasım 1273 yılına rastladığını hesaplayan varsa da genel olarak ve resmi şekilde 17

Aralık 1273 gününe rastladığı kabul edilmiştir.54

Mevlevi büyüklerinden Şeyh Galip bir şiirinde Mevlana'nın, ebcet hesabıyla, "Aşkı Samet" söylemine karşılık gelen bir tarihte doğduğunu, bu tarihin '"Huda" sözcüğünden bir tek noksan olduğunu, yaşının "saz" ve "sultanı aşıkan" sözcüğüne karşılık geldiği bir tarihte öldüğünü yazar.

53-) Belh, Hindukuş daglarının kuzey yamaçlarında Afgan Türkıstanı denilen
bölgededir. Bu bölgede Türkçe konuşan Türkmenler ve Ozbekler yaşar, (ED)
54-) Yazar, M.C.D. bu tarihi 1275 olaIak hesaplamıştlr (ED)