Semptomik okuma kavramını Althusser, Freud'dan alıp kendi düşüncesine uyarlamıştır. Freud'da semptomik okuma, hastaların ağzından çıkan sözcükleri yorumlayarak, eksikliklerini tamamlayarak ve kurgulayarak bilinçaltının yeniden inşasına imkan tanıyan bir okuma türüdür. Althusser düşüncesine uyarlanmış şekliyle semptomik okuma, bir metinin sözkonusu metinde açıkça
ifade edilmeyen ama metnin sorunsalı içinde saklı anlamın ortaya çıkarılarak okunmasıdır. Tıpkı bir hastanın konuşması sırasında doğrudan söyleyemediği ama ifadelerine yansıttığı bilinçaltının çözümlenmesi gibi.
gelişmiş bir
sosyalist demokrasi için beslenen (ve SSCB'de Stalin'in yükselmesiyle
bürokratik diktatörlüğün amansız mekanizmasında
ezilen) umut ve arzuların şekillendiği bir nesebe sahipti. Her ne
kadar dolayımlandırılsa, arıtılsa ya da yer değiştirilse de
izleyen kırk yıl içinde tüm bunlar olmuştur- Batı'nın parlamenter
rejimlerinden az
değil daha fazla gelişmiş olacak, sermayenin
ötesinde bir politik düzen ideali onu hiçbir zaman
terketmıedi. Batılı Marksist geleneğin Sovyetler Birliği'nin devlet
yapılan karşısındaki sürekli eleştirel uzaıklığı bu nedenledirki bu uzaklık, uluslararası komünist harekete en yakın temsilcilerinin
yazılarında bile ayırdedilebilir: Değişik
zamanlarda
Sartre ve Lukacs, Althusser ve Della Volpe; Korsch, Gramsci
ve Marcuse'ten söz etmek bile gereksiz. Diğer yandan bu gelenek,
barbarlıkları ve yozlaşmışlıkları ne olursa olsun, Rus
İhtilali ve onun izleyicilerinin, bir dereceye kadar, yirminci
yüzyılda şimdiye kadar sermaye düzenindeki tek gerçek gediği
temsil ettikleri şeklinde bir duyguyu
daima taşımıştır -kapitalist
devletlerin, onlara karşı giriştiği saldırıların vahşeti, Rus İç
Savaşı'na İtilaf Devletleri'nin müdahalesinden, SSCB'ne Nazi
saldırısına, Çin'e karşı döğüşülen Kore Savaşı'na, Küba'ya karşı
teşebbüs edilen saldırıya ve sonra Vietnam'daki savaşa kadar,
bu nedenledir. Bunun yanında, Batı'da işçi
hareketi içinde alternatif
gelenek olan sosyal demokrasi, status quo'nun genellikle
uysal bir destekçisi durumuna gelcre,k kapitalizmin gerçek
muhalifi ol'lla gücünü tümüyle yitirdi. SSCB'ne ideolojik
olarak bağlı Komünist Partileri kitle örgütlenmeleri olarak bulundukları
yerlerde, yerel burjuvazilerin yegane militan karşıtları
olmaya devam ettiler.
Tüm bu nedenlerden dolayı Batılı Marksist
geleneğin komünist devletlere karşı eleştirileri tipik olarak
ima yollu ve ihtiyatlı oldu.
sözgelimi Althusser teorik bir antihümanizmi savundu...