Bana göre, “Akıl Hastası” ifadesi tamamıyla anlamsızdır. Çünkü akıl hastalanmaz. O tek parça, homojen bir güçtür ve bu Doğa’nın bir üyesi değildir. Dense dense “Aklın Yanlış Yerde Kullanımı Hastalığı” denebilir.
Spinoza, akla o kadar büyük ve etkili bir rol verir ki, “aklın kılavuzluğunda yaşadığınca”
insanların “zorunlu olarak doğal bir uyum içinde” olacağını, ve insan için hiçbir şeyin, “aklın kılavuzluğunda yaşayan başka bir
insandan daha yararlı” olmayacağını söyler.
Söz konusu olanın dünyaya bir anlam vermek olmadığını, ondaki rasyonaliteyi tanımak olduğunu (sözgelimi hukukun ebedi kuralları içinde), kendinden çıkarak “aklın rin olduğunu” kendisinin bildiğini anladığında, gerçekten de, “tüm gerçeklik olma kesinliği gerçekliğe yükselir ve bu gerçek, kendisinin, dünyasının ve kendisi olarak dünyanın bilincindedir” (P/tE,
II-9).
Mutsuz bilinç --yapısal bölünme deneyimini "değişmezlik"le acılı ilişkisi içinde gerçekleştiren vakur bir duygusallıkla yüklü bilinç-- kendisinin bilinci olamaz, çün kü esas olmayan ve ulaşılamayan bir öte dünya arasındaki bölünme deneyimini gerçekleştirir. Ayrica, bu eğilimi onu bilincin ve kendisinin bilincinin ötesine götürür: "Bizim için tin anlayışı
içinde yer almıştır: "biz olan ben ve ben olan biz" (PhE, I-154). Bununla birlikte, kendisinin bilincinin deneyimlerinin doğrudan yararsız kaynağı tin degil, ortaya çıkmış olan akıldır: özel öznelliği aşmadan önce eylemlerin irdelenmesi sonuca ulaştırılmalıdır. V. bölümde gördüğümüz budur: “Aklın kesinliği ve gerçekliği."
platon, şiirin etkisini “aklın kötürüm bırakılması” olarak tasvir eder.