Senin şiirlerini okumak
İbadet etmek gibi
Sana ulaşırken
O'na ulaşabileceğimi nereden bilebilirdim ?
Senin güzelliğinin
O'nun güzelliği olabileceğini nereden bilebilirdim ?
Ünlü bir şair öldüğünde, yayınlanmamış, yarım kalmış şiirlerini arar buluruz. Büyük bir iş yapmış gibi okurlara sunarız. Acaba doğru mudur? Böyle davranmakla şairin mahremiyetine el
uzatmış olmuyor muyuz? Ama özellikle akademik çalışmalar için çok önemli o ürünler ortaya çıkarılmasın mı? Kaybolsun mu? Bunu da istemiyor insan! En iyisi tercihi şöyle
yapmalı: Şairin olgunlaşmış kişiliğine aykırı olanları bulduğumuz yerde bırakalım, çünkü şaire uymuyorlar. Şair tarafından reddedilmiş veya onun şahsiyetinden izler taşımayan şiirleri "onundur" diyerek piyasaya sürmeye hakkımız yoktur. Bazı şairler Necip Fazıl gibi tedbirli davranır: "Mal sahibi bensem; bunları
istemediğim, tanımadığım ve çöplüğe
attığım bilinsin.."
Okuyordum. Elime ne gecerse okuyordum, romanlar, hikâyeler. Bir seçme yapabilecek durumum yoktu daha. Sadri Hoca'nı verdiği kitaplar, giderek gözümü açmağa başladı. Geniş bir çevresi vardı hocamin, gazeteciydi. Bir gün beni de Reslim Ay mecmuasının çıkarıldığı yere götürdü. Şiirlerini şaşırarak, severek okuduğum Nazım Hikmet'i tanıdım orada. Mavi gözlü,
çarpıcı, adamın içini okuyan biriydi Nazım. Büyülenmiş gibiydim. Benimle ilgilendi. Neler okuduğumu sordu. Bazı kitap adları söyledi. Duymamıştım, utandım. Nazım Hikmet'i tanıdıktan sonra daha çok okumam gerektiğini anladım.
YAŞAMIN SAÇLARINA ÇİÇEKLER TAKTIM
Yaşamın saçlarını tarayıp,
Rengarenk sevgi çiçeklerinden taç yaptım! ..
Solmaya başlayan çiçekleri alıp,
En sevdiğim kitaplar arasında sakladım! ..
Solan çiçeklerin yapraklarına bakıp,
Acının, hüznün şiirlerini yazdım...
Her yıkılışta ayağa kalkıp
Yaşamın saçlarına bir
çiçek daha taktım! ..
Sevgi ve aşk meşalesini gururla yaktım! ..
Dostluğu alkışlayıp,
En sevdiğim dostlar arasına aktım! ..
Bazen vuruldum acımasız bir sözle,
Bazen yüceldim güzel bakan gözle.
Yüreğimdeki yaralara sevgiyle tuz bastım! ..
Kanatmamak için kabuklarıyla oynamadım! ..
Her gün, yeniden
Yaşamın
saçlarına bir çiçek daha taktım! ..
Sık sık en sevdiğim kitaplar arasından,
Kuruyan çiçekleri toplayıp,
Tecrübe panosuna astım! ..
Kinleri büyütmedim! ..
Umutları tüketmedim! ..
Sevgilerime ve sevdiklerime sahip çıkıp,
Her gün, yeniden,
Yaşamın saçlarına bir çiçek daha taktım! ..
Kalabalıklara dönüştürüldüğümüz otobüsler bizi birey olmaktan alıkoyar.Bunun yanı sıra, birey olma hakkının böylesi otobüslere binmek zorunda olmayanlara ait bir hak olduğunu öğretir. Onların bize efendilik etmesinin toplumumuzun ve hayatımızın esenliği için daha doğru olduğunu kabul etmemizi, haklı bulmamızı sağlar. Otobüsler, dünyaya ve hayata “kendi
gözleri” ile bakmaya çalışan özgün şairlerin lirik şiirlerini bizler için “erişilmez” kılar. Hayatın kabalığı, kültürün her alanındaki beğeniyi düşük tutar. Biz, olan biteni kavrayacak duyarlığı kazanmamıza yol açacak bu şiirlerden, bu tür düşünceleri yazan-çizenlerden uzak kaldıkça göreceli bir mutluluk elde ederiz. Verili hayata karşı bilinçlenmemiş
olmaktan kaynaklanan bu kör mutluluk, gerçekteki mutsuzluklarımızı sorgulamak isteyen entelektüel etkinliklerden nefret etmemize neden olur. Sıradan jnsanlann, kitle toplumunun günümüzdeki en güçlü geleneği olan anti-entelektüelizminin kökeninde gündelik hayatımızın bugünkü kaba, acımasız biçimi vardır.
Rehber coğrafyacı el-Battani'yi ya da İbn Yunus'u, İbn Said'i, İbn Battuta'yı kim tanır? Daniel Defoe'ye Robinson Crusoe'yu yazdıran ilhamı doğa insanının anlattığı romanıyla veren İbn Tufayl kimdir? Parmakla sayılabilen tarih düşünürlerinden olan ve Arap dünyasının ilk toplumbilimcilerinden sayılan İbni Haldun hakkında ne biliyoruz? Farabi'nin tiyers majörle minörü
bulduğunu kim bilir? İbn-i Arabi'nin olağanüstü güzellikteki şiirlerini kim okumuştur?
Puşkin'in arkadaşları tarafından Fransız olarak nitelendirilmesi şiirlerini "Fransızca" yazdığı için değil, Voltaire'in, Parny'nin, Grekur'un dilini iyi bilmesindendi. Puşkin'in lise yıllarına ait yalnızca dört Fransızca şiiri günümüze kadar ulaşmıştır. Bu liseli Puşkin'in sanatına ait toplam şiirlerinin önemsiz bir yüzdesidir. Bu yıllara ait yüz otuz civarında
şiiri vardır.
Bu şehirde baba olmak zordur
Hiçbir zaman uğrayamaz iş yerine
Aslan oğlu,prenses kızı
İş yeri yoktur çünkü babaların
Yerin altında işleri vardır...
Bu şehre
İnsandan önce gelmiştir emek
Ve ardından her iyi şair
En karşılıksız şiirlerini ona yazmıştır
İlmek ilmek...
>>>>ZONGULDAK
Oturdum ufka;
Attila İlhan’ın şiirlerini tersten okudum,
yine
sen.