Bir gün buraları özleyipte geri döndüğünde , hıçbir şey eskisi gibi olmayacak ,bilesin! Gel ,bir muştu olarak gel.Bir sabah serinliğinde ,sevdalı bir türkü gibi gel !
Haydi inadını bir kenarda tut da , gelişinle bu mahzun yüreğim ışıklı sabahlara yeniden doğsun!!!
![Yasemin Çeloğlu Öztürk](images/avatarlar/pexels-simon-migaj-747.png)
![Halil Akyol](images/avatarlar/pexels-daria-shevtsova-161.png)
" Uzun sürecek şiire başladım
Soluklan neşeye çok var
Çiçeğin içinde açan kıpırtı
Çiçekler senden sorumlu
Anıları yalan söylemeyen insanlar
Siyah beyaz fotoğrafı yırtmadılar
Kısa sürecek hüzünlere başladım
Kalk martılara simit verelim
Saçların ilk rüzgarda dökülmesin
Bilirim dalgaları seversin en çok
Ve rüzgarın inadını tararsın
Saçlarında... "
![Mikail Çolak](images/avatarlar/pexels-leonie-fahjen-928.png)
Arslanlarım! Bütün Türklere şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut'u işgal etmeye gelen ordular karşısında 350 subay ve 10.000 erini şehit vermiştir. Fakat buna
karşılık bugün Kut'ta 13 general, 481 subay ve 13.300 İngiliz erini teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30.000 zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Şu iki rakama bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır. İşte Türk sebatının
İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale'de, ikinci zaferi ise burada görüyoruz.
![Zafer Tekin](images/avatarlar/pexels-leonie-fahjen-928.png)
İşte türk sebatının ingiliz inadını kırdığı birinci vakayı çanakkale'de, ikinci vakayı burada görüyoruz.
![Ahmet Muhtar Paşa](images/avatarlar/pexels-simon-migaj-747.png)
Ruhuyla, kalbiyle bu savaşa katılan Fatih kahramanca bir hisle kendisini gemilerden ayıran deniz gibi büyük bir engeli unutarak atını göğsüne kadar denize sürdü. İstanbul ona sesleniyordu, duyuyuordu... Onu almanın zamanı gelmişti artık. Bir süre askerlerini izledi,yüzlerindeki kararlı ifade inanıcını, inadını artırmıştı...
"Yiğitlerim..."
![Salih Dördüncü](images/avatarlar/pexels-elijah-o'donnell-4.png)
Şu babam matrak adam, aslında biz müthiş bir tiyatro ikilisiyiz. Sanki her şeyi bana soruyormuş gibi yaparak ne kadar demokratik bir aile babası olduğunu gösterirdi. Ben de söz dinleyen efendi çocuk rolü keserdim. Oysa babamın çocuk eğitiminde, terliğin yeri ve önemi üzerine kitap yazacak kadar kabiliyeti ve tecrübesi vardı. Bizim evde terlik sadece ayağa giyilen bir eşya
değil, çocuk inadını kırmak için de en mühim araçtı. Benim inadım da keçileri aratmazdı hani.
![Eugen Fink](images/avatarlar/pexels-simon-migaj-747.png)
İnsanın insan üzerine söyleyebileceği şey herhalde nesnel olguların apaçıklığına sahip değildir, çoğunlukla muammalı bir "taraflılık" yüzünden bulanıklaşmıştır. Kimileri oyunun çocuklara ait olduğunu, bunun onların otantik yaşam tarzı olduğunu, çevrenin ve hemcinslerin dünyasının içyüzünü kavrayışlarının özgün biçimi olduğunu, varoluşa usulca
alışmak demek olduğunu söyler. Yetişkinlerde ise indirgenmiş halde rastlanmakta imiş — yaşam ciddiyetinin ve bu ciddiyetin ağır kararlarının karşı ağırlığı olarak; "dinlenme", mola ve boş zaman dolgusu olarak. Başkaları ise, oyunu, yaşamın idamesine ve kendini kanıtlamaya hizmet eden eylemin üzerine yerleştirir, yaratıcı varoluş seviyesine yükseltir. Oyun böylece
tasnif edilmek ve bir derece-sıralaması içinde sabit bir konumda tutulmak karşısında inadını sürdürür; toplumsal sınıflara, biyolojik yaş gruplarına ve cinsiyetlere ayrılmaya karşı kendisini kapalı tutar.