Esasen, yaşı göz önünde tutmak gerekirdi: birçokları gibi, Stendhal de yirmi yaşında ihtilâlci, fikirleri çok değişmediği halde, ellisinde oldukça muhafazakârdı; ama harekete geçme sabırsızlığı eskisi kadar büyük değildi, yaşama itiyattan kazanmıştı ve bilhassa sözleri daha mutedil olmuştu. Netice itibariyle, cumhuriyete muarız olduğunu söyledi:
"Adalı
olmadığımıza ve Fransızlarda belki doğuştan olan ihtilâle karşı görülen meyil karşısında, bana öyle geliyor ki hiç olmazsa 1837'de kırallık hükümeti cumhuriyetlerin en iyisine tercih edilebilir. Kıratların en kötüsü, mesela Ispanya'nın VII. Ferdinand’ı eline de düşsek, ben onu iktidardaki cumhuriyetçilere değişmem. Bu cumhuriyetçiler, sanırım ki iktidara
mâkul niyetlerle gelebilirler, ama hemen arkasından öfkelenirler ve yeniden ıslâhat isterler.”
1830 ihtilâlinden altı ay sonra: "Cumhuriyet menfur... Amerika’dan başka her yerde de korkunç bir haldir.” diyordu.
“Günümüzde oldukça belirgin olan bir şey vaydır ki; Kaddâfî iktidardaki ilk üç yılında ülkenin nasıl yönetileceğini aslında kendisi de bilmiyordu.”
İşte bu yüzden ‘Askeri cezaevinden Ülkücü kaçırma Operasyonu’nun zamanlanması çok ilginçti. İsa Armağan ve Mustafa Pehlivanoğlu’nun kaçırılmaları, İktidardaki MHP’yi ciddi bir sıkıntıdan kurtardı.
“Batı demokrasilerinde gerçekleşmeyen vaatler iktidardaki partinin değişimi ile sonuçlanırken beden Batı-dışı demokrasilerde gerçekleşmeyen vaatler askeri bir darbe ya da başka tür demokrasi dışı yöntemlerle iktidarın değişmesi ile sonuçlanıyor?”
Türkiye'de iktidardaki zümre Oladyo konusunu 3 Aralık 'ta yapılan bir açıklamayla kabul etti. Genelkurmay Başkanlığı Harekat Başkanı Korgeneral Doğan Beyazıt ve Özel
Harp Dairesi Başkanı Tuğgeneral Kemal Yılmaz basma yaptıkları açıklamada Türkiye'de Özel Harp Dairesi tarafından
idare edilen ve görevi "düşman işgali altında kalan bölgede
'gerilla,
yeraltı ve kurtarma-kaçırma' çalışmaları örgütleme"31 olan gizli bir ordu bulunduğunu onayladılar.
Gaipten sesler duyan iktidardaki deliler, kendi çılgınlıklannı birkaç yıllık geçmişi olan bazı akademik yaz-bozculardan süzerek almaktadırlar.
Siyasal güç, iktidardaki bir kastın veya bir liderin elinde aşırı biçimde toplanmıştır. İktidarı elinde tutan güç, kendi otoritesine meydan okuma olarak algıladığı her türlü siyasal itiraza karşı dizginlerinden boşanmış bir yasal şiddeti rastlantısal ve kesintili olarak kullanabilir. Bu şiddet, polisinin sergilediği şiddetle veya daha genel olarak yasalar
çerçevesinde şiddet kullanma hakkına sahip güçlerin şiddetiyle sınırlı değildir. Keyfi ve özgürlük karşıtı yargı uygulamalarıyla toplumun belli bir kesimini hedef alan yarı-resmi ayrımcı politikalarla ve iktidarın sesinin, sözünün ve imajının toplumun günlük hayatın işgal eden bir gösteriye dönüşmesiyle de şiddet politikaları sürdürülür.
*cumhuriyetçi de olsalar, iktidardaki güçlerin sadece kullar gördüğü ülkelerde “yurttaşlar”dan bahsedilemez.
*Bir düşünce sistemi olarak cihatçı Islâmcılık, Batı medyasında sıkça resmedildiği gibi baskın ideoloji olmaktan çok uzaktır. Yine de güçlüdür; buna kuşku yok, çünkü Arapların sahip çıkmaktan zevk aldıkları (esasen cihatçı
ya da değil, İslamcıların teyit etmekten çok mutlu olduklan bir statü olan) mağdur statüsüne çare önerir görünen yegâne ideolojidir.