lakin gözlerin, sessiz çığlıklarıyla
yolları karartıyor
sırrının karanlığında yeknesak
çevremde duvar örüyor
Kesik başlarıyla düşen bebelerin çığlıklarıyla evlendim
Richard Strauss’un “Thus Spoke Zarathustra”sını duyduğunuzda bu müziğe kulağınızın aşina olduğunu fark edeceksiniz belki. Bu klasik müziğin patlayan çığlıklarıyla hemen girişte karşılaşıyorsunuz. Staruss bu eserini 1896’da Nietzsche’nin “Böyle Buyurdu Zerdüşt” felsefi romanından ilham alarak bestelemiş.
Tutkuları ötekinin teninde ter olmadan içlerinde kalan kadınlar ya da tutkuları bir silah gibi görülüp ezilen kadınlar. Yalnizliklariyla giyinip yalnizliklariyyla soyunan kadınlar. Yüzleri tıkanmış umutlarının ve özgür bırakılmayan eylemliligin çığlıklarıyla taşlaşan kadınlar. Garip baskıların içinde baskı gardiyanligi yaparak ayakta kalmaya çalışan kadınlar.
Etraf içimiz bunlarla dolu.
Bana yeter
yirminci asırda olduğum safta olmak
bizim tarafta olmak
ve dövüşmek yeni bir alem için...
Yüz yıl sonra, sevgilim...
Hayır, her şeye rağmen daha evvel.
Ve ölen ve doğan
ve son gülenleri güzel gülecek olan yirminci asır
(Benim şafak çığlıklarıyla sabaha eren müthiş gecem,)
ve senin gözlerin gibi Hatçem.
Güneşli olacaktır...
NAZIM HİKMET