her duygu mecburiyet taşır, budur duvarların yalnızlığı...
Ey Ruhum, ne zaman yalın ve çıplak olacaksın?
Aslında insan işlerini pek ciddiye almaya gelmez, ama biz ciddiye almak zorundayız; bizim talihsizligimiz de burada...
bilgiyle karıştırılan ve tıpkı sanat gibi boş zamanın kızı olan temel bir ironi vardır. Hiç kuşku yok ki ironi, sahiden komik olamayacak kadar acımasız olduğu gibi, sanatsal olamayacak kadar da ahlakidir.
Sadece gideceğimiz bir hiçlik yok, bir de içinden geldiğimiz bir hiçlik var. Kaygı verici değil mi bu?
Sahip olduğum bu ölüm bilinci nedir? Öleceğim, dokularım ayrışıp çürüyecek, zamanı geldiğinde, yetmiş yaşından sonra -mümkün olan
en geç yaş-, fakat bunu hangi eylem sayesinde düşünüyorum? Ölme bilincine sahibim. Peki, bu bilincin de ortadan
kaybolması sizce açık mı? Ben açık olmadığını düşünüyorum; varlığını tek başına sürdürmesi açık
değil, fakat hiçli-
ğe karışıp yitmesi de açık değil. Olasılıklar kadar karşı olasılıklar mevcut. Bu kesinlikle ikircikli bir durum. Yeniden
soruyorum: ölümü düşünmemi sağlayan bu bilinç de neyin nesi? Ölüme hakim olmaya çalışarak düşünüyorum onu, bu
ölmemi de engellemiyor. Fakat onu düşündüğüm ölçüde, içinde değilim, dışındayım.
Ölecek olmam nedeniyle içindeyim, fakat ölümümü düşündüğüm oranda, içinde değil, dışındayım.