Eğer tarih sadece kazananlar tarafından anlatılan bir hikaye ise, bu kazanma işi nasıl gerçekleşmiştir ve neden bütün kazananlar aynı hikayeyi anlatmaz ?
Tarihçi ister liberal ister muhafazakar görüşlere sahip olsun, önemli olan iktidarın işleme şeklidir.
"Tarih en iyi ihtimalle, iktidar hakkındaki bir hikaye olabilir: Kazananların hikayesi..."
Aydınlanma, ontolojik söylem ve sömürgeci pratikler arasındaki temel muğlaklığı belirginleştirir.
"'Belki de zenciyi medenileştirmek o kadar da imkansız değildir. Ona bazı prensipler öğretmek ve onu adam etmek mümkündür. Bundan kazancımız, onu alıp satmaktan daha fazla olabilir..."
Geçmiş bir olaya verilen değerin, olayın kendi öneminden kaynaklandığını düşünmek doğru değildir. Tarihin yaygın olarak kabul görmüş tarifi, "geçmişin önemli deneyimlerinin hatırlanması" dır; fakat bu tarif aslında yanıltıcıdır. Şöyle bir cümleyi herkes duymuştur: Kişi için hafıza neyse, toplumlar için tarih odur. Yani hafızada saklanan geçmiş deneyimlerin,
bilinçli bir şekilde bulunup geri getirildiği varsayılır. Pek çok farklı çeşidi olmasına rağmen, tarih ve hafızaya dair bu yaklaşımı "depo modeli" olarak adlandıracağım.
İnsanlar tarihe hem fail hem de hikaye anlatan kişiler olarak dahil olur. İngilizce'de ve pek çok çağdaş dilde "tarih" [history] kelimesinin özünde barındırdığı belirsizlik, tarih yapılırkenki bu ikili duruma gönderme yapar. Günlük kullanımda tarih kelimesi, hem gerçekleşmiş vakalar hem de o vakaların hikayesi anlamında kullanılır. Yani hem "olanı" hem de "olduğu
söylenen"i ifade eder. İlkinde sosyal-tarihsel süreçler; ikincisinde ise o süreçler hakkında bizim bildiklerimiz, yani anlattıklarımız anlaşılır.
Eğer sahicilik bugüne aitse, akademik tarihçiler (ve az miktardaki filozof) kendilerini köşeye sıkıştırmış olabilirler. Pozitivist bir tarih felsefesinden devşirilmiş lonca gelenekleri, akademik tarihçilerin bugünle alakalı herhangi bir konuda pozisyon almalarını yasaklar. Tarih ve diğer sosyal bilimlerde, doğa bilimlerinin modası geçmiş olgu fetişizmi hala hakimdir.
Bilerek mevzi tutmayı ideolojik sayan ve reddeden bakış açısı desteklenir. O yüzden de tarihçinin pozisyonu resmi olarak tarafsızdır. Tarihçi, kendisi tarihsiz bir gözlemcidir.
İspanyol sömürgeciliği ne kadar vahşi olursa olsun, istila öncesinde kıtanın güneyindeki büyük toprak parçasında yaşayanları, İngilizlerin kuzeyde ve kendilerinin Karayipler'de yaptığının aksine tümüyle yok etmez. Bunun muhtemel bir sebebi, And dağları boyunca uzanan bölgede ve Meksika'da yaşayan nüfusun muazzam sayıda olmasıdır.