“Her şey hep aynı göründüğü için, sanki olduğunuz yerde sayıyormuşsunuz gibi geliyor insana.”
“Bir kâbus gibi, demişti, bilirsin, bir kâbustan uyandığında hemen tekrar uykuya dalamaz insan.”
"Kelimelere dökmenin kolay olmadığı bir sürü şey hissediyordum."
“Kelimelere dökmenin kolay olmadığı bir sürü şey hissediyordum.”
"Birinin iyi ve hayatta olduğunu anlamak için illa onu görmek gerekmez. Buralarda bir yerdedir."
Bazen bir şey çok acı verdiği halde, bunu gösteremezsiniz. Haksızlık gibi gelir bu insana.
“Kelimelere dökmenin kolay olmadığı, bir sürü şey hissediyordum...”
"İyi ki hâlâ buradasın." dedi.
Nasıl anlatsam bilemiyorum. Sanki çok basit bir şey söylerken, çok daha derin bir şey demek istermiş gibiydi.
Birinin iyi ve hayatta olduğunu anlamak için illa onu görmeniz gerekmez. Buralarda bir yerdedir.
"İdeal değil tabi, ama zaten bunların hiçbiri öyle değil" dedi, eliyle eşeği, bizleri ve bütün çevreyi işaret ederek. O tek el hareketiyle, bu durumu, ülkesinin sorunlarını, hatta belki de yaşamı kastettiğini anladım.
Annem de aynı şeyi düşünüyor olmalıydı. " Böyle yanında yürüdüğüne göre, çok iyi bir eşek bu demek, öyle mi?" diye sordu Rehbere.
" Bütün eşekler iyidir, hepsi böyle yürür zaten. Zeminin tehlikeli olduğu bir noktaya gelinirse, geçilecek en emin yolu kim daha iyi bulur sizce? İnsan mı yoksa eşek mi?"
Annem bu ani soru karşısında hazırlıksız
yakalanmıştı.
"Eee, şey bilmem ki! Hayvanların daha iyi olduğunu söylerler. Benim geldiğim yerde bataklıklar vardır- asla içinden kurtulamayacağınız derin çamur gibi- üstlerini ot büründüğünden, onları ayırt edemezsiniz. Yerel halk hep atlara güvenirdi"
"Aynen," dedi rehber, hoşnut bir ifadeyle ve annemi daha da aklı karışmış halde bırakarak.
"
Sürekli bu hayvanı dürtükleyip duracak, ilerlemezse dövecek, bir iple oraya buraya çekecek olsam, belli bir yöne gitmenin güvenli olmadığını nasıl belirtirsin bana?" diye sözüne devam etti.
Babam etkilenmişti. " Bu çok mantıklı, hiç duymamıştım gerçi. Peki ama yuları olmayınca kaçmaz mı?"
"Patikanın neresinin sağlam, otların nerede iyi olduğunu ve daha
başka bir sürü şeyi bilebilir. Ama bana güvenir. Benim daha bilgili olduğumu ve onu koruyacağımı da bilir. O zaman niye kaçsın ki?Sen söyle, Kaplan - sen annen ve babandan kaçar mıydın burada?"
Hayran hayran ona bakarak başımı salladım.
" Hayır kaçmazdın tabii ki. Çok da mantıklı. Eşek için de aynı şey geçerli. Onu besliyorum, ona bakıyorum, onu hiç düş
kırıklığına uğratmadım. Niye benimle kalmak istemesin ki?"
Bu uzun bir yolculuk olacaktı. Ama rehberle birlikte beklediğimizden daha da ilginç geçeceğe benziyor diye düşündüm.
Birinin iyi ve hayatta olduğunu anlamak için illa onu görmeniz gerekmez. Buralarda bir yerdedir.”