Bu dünyada hiç kimse, sevilen bir varlığın hayatı ya da kendi hayatı dahi olsa bir şeyler kaybetmeye razı olmadan hiçbir şey kazanamaz.
“Sabık ikizlerin babası ölmek istiyormuş ama içinin ta derinliklerinde anlamsız, yabani, yaşanıp görülen bütün bu dehşete ayak direyen küçücük bir tohum, büyüdükçe büyüyen ve ona yaşamayı, en azından hayatta kalmayı emreden küçücük bir tohum boy atıyormuş. Ona hayatta kalmayı emreden.”
“Kılı kırk yarmak ve anlamaya çalışmak gereksizmiş, artık anlaşılacak bir şey kalmamış.”
Çabuksığınları tanıyor musunuz? Yok, hayır, haritalara bakmayın, eski atlaslara da, çünkü Çabuksığın diye bir ülke yok. Çabuksığınların evleri her yer ya da hiçbir yer, özellikle de hiçbir yer. Neden özellikle hiçbir yer? Çünkü bir yerde doğanlar ve sadece doğdukları yerde evlerinde yaşayanlar Çabuksığınları sevmiyorlar, hatta onların evlerine yakın yerlerde
doğanlar bile sevmiyor onları…