Kristalizasyon, içindeki glikozun, tanecikler haline gelmesi sonucu balın, akıcılığını az veya çok kaybetmesi olayıdır.
Balların büyük bir kısmı, kristallenmeye eğilimlidir.
Balın şekerlenmesi, içerisindeki früktoz ve glikoz miktarına bağlıdır. Eğer früktoz/glikoz oranı yüksek ise bal şekerlenmez, düşük ise bal şekerlenir.
Balda
şekerlenmeyi etkileyen bir diğer önemli faktör de glikoz/su oranıdır.
Glikoz / su oranı=1.70 veya daha düşük ise ballar şekerlenmez, bu oran 2.10'un üzerinde ise ballarda kısa sürede şekerlenme meydana gelmektedir.
Balın şekerlenmesinin kolonilere çay şekeri (sakkaroz) şerbetinin verilmesi ile ilişkisi olmadığı gibi granüle olan bala bozulmuş bal olarak
bakılmamalıdır.
Balın kristalleşmesi için en uygun sıcaklık 14-15°C civarıdır. Havaların soğumasıyla birlikte ballarda kristalleşme olayı hızlanır. Havaların soğumasından ziyade ani ısı değişimleri balın kristalleşmesini hızlandırır.
Kristalleşmiş balı yeniden sıvı hale getirmek için bal kavanozunu 45 dereceyi geçmeyen sıcak su banyosuna
yerleştirmek gerekir.
Eğer soba veya ocak üzerine konulursa balın hem aroması kaybolur hem de karamelize olur. İçersindeki enzimler, vitaminler ve bala aroma veren maddeler yok olur. Baldaki diyastaz aktivitesi azalır ve balda hidroksi metil furfurol (HMF) miktarı artar.
Balların ısıtılması ile birlikte früktoz ve glukoz gibi şekerler asidik ortamda artık ürün
olarak hidroksi metil furfurol meydana getirirler. Doğal balda HMF miktarı en fazla 40 mg/kg olmalıdır.
Ayçiçeği, yonca, kavun, karahindiba, pamuk balları çok çabuk şekerlenirken akasya, hardal, orman gülü ve salgı balları geç şekerlenir. Adaçayı balı, yıllarca şekerlenmeden kalabilir.
Allah'ın yarattığı soluk borusunu soba borusu haline getirmeye hakkımız var mı?
Ve o koca Güneş’i Dünyamıza soba ve lamba yapmak, Ay’ı
kandil ve takvim yapıp yıldızlarla semanın yüzünü süslendirmek,
elbette rahmetin bir tecellisidir.
Güngör Uras’ın ifade ettiği gibi; “Üretim denilince aklımıza soba borusu, hamam takunyası, peştamal, don, gömlek ve de inşaat gelmeyecek. Bu tür üretim ile işsizliğe çare bulamayız. Dünya pazarında üst gelir gruplarının talep ettikleri, katma değeri yüksek malları üretmeliyiz“.