İmajoloji kitabının kaleme alınmasından bugüne on dokuz yıl geçti. İki binlerin başında "İnsanlık nereye gidiyor?" sorusuna yeni bir disiplin iddiasıyla ve ilgili yaklaşım ve üretimlerin eleştirisi ve yardımıyla cevap bulmaya çalıştım.
Batı'nın iki bin beş yüz yıllık düşünce geleneğiyle hesaplaştım. Son üç yüz yıldır yaşanan büyük
dönüşümü anlamaya, tanımlamaya ve yeniden yorumlamaya gayret ettim. Medeniyetimizin imkân ve dönüşümlerini göz ardı etmeden insanlığın büyük krizlerine çareler aradım. İnsanlık ailesinin tümüne duyarlı olmaya gayret ettim. Manipülasyonlara savaş açtım, mitolojileri deşifre etmeye gayret ettim, kendinden menkul metafizikleri ziyadesiyle yıprattım. Geleceği temkinli
ve dikkatli gerekçelerle görmeye çalışüm, indirgemeci yaklaşımlara meydan okudum.
Bu vesileyle imge epistemolojisine dayalı yeni bir okuma biçimi teklif ettim. Teori aktarımı yapmadım teorize ettim. Birçok kavram önerisinde bulundum. Yeni külli-kategorik metotlar formüle ettim. Geçmişten günümüze birçok soruna belli sistemlerle temas ettim ve ilişkilendirdim.
Asimetrik yanılsamaların çok boyutlu matematiğini yaptım. Epistemik-jetlagların virüslerini tedavülden kaldırdım, meydana getirdiği manevi türbülansları rehabilite ettim, hastalıklarına eczacılık eyledim. Hiçbir bilgiyi ya da realiteyi önemsiz görmedim. Ancak büyülerine kapılıp yolculuğumu berhava etmelerine müsaade etmedim.
Bütün disiplinlerin yaklaşım ve
önerilerine, postulat, araç ve temalarına açık oldum. Din, tarih, felsefe, sosyoloji, fen bilimleri, gündelik hayat, doğa vb. her şey, her gösterge özenle bu sürece dâhil edildi. İnsanın tüm boyutları tüm yorumları dikkate alındı.
Yabancılaşan insanın hikâyesine geniş bir yer verildi. Dijital insandan dijital topluma, sanal inançtan sanal ekonomilere,
gerçeklik ve gerçekliğin tüm yanılsamalarına, insan ve toplumların yeni biçimlerine geçmişten bugüne ve geleceğe ışık tutacak birçok öneride bulundum.
Zamanı anlamaya çalıştım, dönemleri yeniden tanımlamaya gayret ettim. Maskeli, gölgeli makyajlı, taklidi, yapay, sanal ve yalan tüm parıltılara ışık tutum. Mağaraları, zindanları, putları, oyunları
yordum. Kim kime ne yapıyor, kendimizin neresindeyiz, sorularına cevaplar buldum. İyinin ve mazlumun rüyasına ortak olmaya çalıştım. Sihirbazların, hükümdarların, baronların ve düşeslerin patikalarının kadastrosunu çıkarttım. Reklamı, medyayı, baytları ve bitleri, bilgisayarı ve kâbusu, telkin ve terbiye ettim.
Bu iddianın, bu enerjinin, bu tekliflerin on
dokuz yıl sonra üçüncü baskıya mazhar olması bir lütuf mudur ? Buna tarih karar verecek diye romantik metafiziklere iltifat edecek değilim. Bunun yerine nasiptir, hayırlısıdır demeyi yeğlerim. Bazı eserler doğar ve kıyıda bekler, bazı eserler doğar ve sahne şarlatanları tarafından yağmalanır, bazı eserler doğar her gören üzerine toprak serper, ama herkes mezarından
bahçesine bir avuç toprak götürür. Öyle ya da böyle her eser nasibini bekler.
Bu eser için sitem etmem ve teşekkür etmem gereken çok insan var. Ama üçüncü baskının redüksiyonunu üstlenen yazar şair İsmet Kanber dostuma teşekkür ederim. Eserde özellikle yeni bir düzeltme yapılmamıştır. Birkaç sebepten bu böyle oldu. Orijinali dursun, ola ki bir gün
ardıllarından ve taklidilerinden ayırt edilebilsin. Son olarak bilirim ki bendeniz de kendi büyüsüne kapılan yazar ve düşünürlerin büyük günahlarından taşıdım. Mevla'dan af dilerim. Efendimize salât ve selam ederim. Tevfik Allah'tandır.
Hayvanların klonlanmasının tarım, eczacılık ve biyoteknoloji endüstrilerinde önemli uygulamaları olabilirdi. Eğer bu klonlama teknolojisi gen terapi teknikleriyle birleştirilseydi,az yağlı tavuklar,organ bağışında kullanılabilecek domuzlar,çok süt veren inekler ve insan hormonları,vitaminleri veya başka tıbbi önemi olan bileşenleri üretebilecek hayvanlar yaratmada
kullanılabilirdi.
Kırmızı okyanuslar - tüm sektörleri temsil eder, artan rekabet sektörü kan gölüne çevirir
" 100 yıl geçmişe bakın ve kendinize bugün bilinen sektörlerden hangilerinin o zaman bilinmediğini sorun. Yanıt otomobil, müzik kaydı, havacılık, petro kimyasallar, eczacılık ve yönetim danışmanlığı gibi temel sektörler bile duyulmamış veya yeni ortaya çıkmaya
başlamıştı. Saati sadece 30 yıl öncesine alın ve kendinize aynı soruyu sorun. Yine multimilyar dolarlık bi dolu sektör ortaya dökülür. Birkaçını saymak gerekirse, yatırım fonları, cep telefonları, biyoteknoloji, indirim mağazacılığı, ekspress paket teslimatı, kar kayağı, kafeler ve ev videoları. Sadece 30 yıl önce bu sektörlerden hiçbiri anlamlı şekilde var
olmuyordu.
"Markalar benzer hale geldikçe, insanlar gitgide satın alma tercihlerini fiyata dayandırıyorlar."
"Bugün bir kişi strateji hakkında rekabet dilini kullanmadan zarzor konuşur. Bunu en iyi simgeleyen ifade rekabet üstünlüğüdür."
"Mavi okyanuslar teknoloji inovasyonlarıyla ilgili değildir"
"Mavi okyanuslar yaratmak marka
oluşturur"
"Mavi okyanusların en önemli özelliği alışılagelmiş stratejinin temel ilkesini reddetmesidir."
Mavi okyanusların yaratılmasını sürdürülebilir bir strateji yapan bütün sistem yaklaşımıdır.
Tıp eğitimi, tercüme merkezlerinde Arapça’dan tercüme edilen, Müslüman bilim insanlarının eserlerinden büyük ölçüde etkilendi. Hatta, modern tıp eğitimine yönelişin ilk adımlarının bu eserlerin Avrupa tıp fakülteleri müfredatına girmesiyle atılmaya başlandığını söyleyebiliriz. Bunların başında İbni Sina’nın (Avicenna) Kanun Fittib (Canon of Medicine) ve
Kitabüşşifa (Book of healing), Razi’nin (Rhazes veya Rasis) başta al-judari wa al-Hasbah (çiçek ve kızamık hastalıkları üzerine) adlı kitabı ve tıbbın neredeyse her dalı, eczacılık ve tibbi deontoloji üzerindeki eserleri ile Endülüslü hekim ve cerrah Zahrawi’nin (Albucasis, 936-1013) Kitab al-Tasrif adlı otuz ciltlik cerrahi ansiklopedisi, o dönem tıp müfredatının
temel kitaplarıydı.