Ali Emrah Kurtulan
Ali Emrah Kurtulan

Gökkuşağını güzelleştiren çeşitliğidir. Farklı renklerin barış içinde, uyumla yan yana durmasıdır. Tezat anlamların bir araya gelmesi, görünüşüyle kardeşliği, beraberliği simgelemesidir.
Sen istiyorsun ki, gökkuşağı tek bir renkten ibaret kalsın, o da benim rengim olsun, yalnızca ben seyrederken mutlu olayım.
Üç gün mutlu olursun, sonra biteviyelik

gönlünü daraltır. En önce sen kaçmak istersin o kısır düzenden.
Her renk ayrı bir insan topluluğunu sembolize eder.
Her topluluğu barışçıl hissiyatlarla kalbinde yer verirsen gökkuşağının en latifesi senin gözlerinin önünde peyda olur, renk cümbüşlügü sende hayat bulur. Seyre doyamazsın, saatler yağmur damlası duruluğuyla akar gider kaygan zeminden.

Bir gün bu başarirsan hayatın gökkuşağı senin merkezinden yükselecek dünyaya.
Perde perde önüne çekilen sisli günlerin aralanip aydınlığın, açıklığın kendini göstermesi dileğiyle. Buna herkesten çok senin ihtiyacın var.

Eda Geyik
Eda Geyik

Akbatu gözlerinin üzerinde kütleler varmış gibi hissediyor bir türlü aralayamıyordu.Kendisine ne olduğunu hatırlamaya çalıştı. Ancak zihninin gerisinde görüntülenen tek şey kavanozdan akan bal gibi uçuşan saçlardı. Ne doğrulabiliyor ne de kendisine ne olduğuna dair bir şeyler hatırlayabiliyordu. Zihninde gördüğü o kadar gerçekti ki o saçlardan belli belirsiz gelen

çiçek özlerinin kokusunu bile duyabiliyordu. Kokunun tanıdıklığı kafasındaki raflardan kalkıp burnuna sürtüyordu sanki. Ya teninde hissettiği dokunuşlar? Onlar da mı çekmecelerinden hayalet gibi fırlamıştı? Bedenini ve zihnini çepeçevre saran bu tanıdıklık sesini duyumsayabiliyordu ama bir türlü anlamlandıramıydu. Ta ki yumuşak kıvrımlı bir sesin gülüşünü

duyana kadar Akbatu'ya huzur gibi hissettiren ağrılarını bile varlığını unutturan bu ses, kalbindeki eksikliği hazırlamasına yardımcı oldu. Artık uçuşan bal sarısı saçlarını varlığını görebiliyordu zihnindeki gözler. Gülüşünün verdiği sıcaklığı derinliklerinde duyabiliyordu. Önce dudakları kıvrılıverdi minicikten. Tebessümün varlığıyla yokluğunun

bile farkında değildi. Sonra kuvvet bulup dudakları aralanıp o kutsal ismi mırıldandı. "Balca"