"Herkese içindeki iyilik kadar iyi bir hayat dilerim ."
Başının içindeki düşünceler şu gökyüzündeki seyrek bulutlar gibi daimi bir hareket halinde, şekilsiz ve elle tutulamayacak kadar dağınıktı..'
Hikyelerimin seni bu kadar bana yakınlaştıra bildiğini görünce onları daha çok sever oldum. Bu sefer bir de şiir kitabı gönderiyorum. İçindeki yazılar kısmen felaket zamanlarımın mahsulüdür, kısmen de onu takip eden heyecanlı devreleri devreleri yad ettirir. Bundan sonra, senin tatlı arkadaşlığının bana daha az meyus, daha neşeli yazılar yazdıracağını sanıyorum
Nihat: "Ne istediğini bilsen canın sıkılmaz!" dedi.
Ömer, yalvarır gibi cevap verdi: "Bana istenecek bir şey söyle, uğruna can verilecek bir şey söyle, hemen dört elle sarılayım..."
Nihat güldü: "Gördün mü? Derhal sapıtıyorsun. Hayatta hiçbir şey, uğrunda ölmek için istenmez. Her şey yaşamamız için olmalıdır.. Sen kafanın içindeki yokluğa o kadar
saplanmışsın ki, derhal uğruna can feda edecek bir şey arayarak ikinci bir yokluğa dalmak istiyorsun! Yaşamak, herkesten daha iyi, herkesten daha üstün yaşamak, insanlara hâkim olarak, kuvvetli, belki de biraz zalim olarak yaşamak... "
Sen kafanın içindeki yokluğa o kadar saplanmışsın ki, derhal uğrunda can feda edecek bir şey arayarak ikinci yokluğa dalmak istiyorsun!
Ve öyle şeyler çalıyordu ki adaşım, onları anlatmaya bizim
kullandığımız kelimelerin takati yoktur...
Bazan okşayan, ısıtan bir sabah güneşiydi... Fakat derhal yüzümüzü yırtan, gözümüzü kör eden, içindeki ateşleri kum
tanesi gibi etrafa saçan bir çöl fırtınası oluyor, yahut bağrımıza
işleyen bir bıçak haline geliyordu.
Başının içindeki düşünceler tıpkı şu gökyüzündeki seyrek bulutlar gibi daimi bir hareket halinde, şekilsiz ve elle tutulamayacak kadar dağınıktı.