Şükrü Hatun
Şükrü Hatun

Benim adım Duygu. Bugün 13 yaşıma girdim. Gerçi babam doğum tarihime göre 12 yaşımı bitirdiğim için “On iki yaşındayım” demem gerektiğini söylüyor ama ben herkese 13 yaşıma girdiğimi söylüyorum sevinçle. Bu günlüğü yazmaya hastaneye yattığım günlerde başladım. Çünkü hastaneye yattığımda yaşamımın değiştiğini anladım. Başıma büyük bir olay

gelmişti ve bundan sonraki günlerim farklı, belki de ilginç olacaktı. Kitabın kapağından anlamış olacağınız gibi ben bir “diyabetliyim”; anneme göre “şekerliyim”; babama göre ise “şeker kızım.” Adı ne olursa olsun artık vücudumun bir yerinin yeni öğrendiğime göre karnımın derinlerinde bir yerimin eskisi gibiçalışmayacağını biliyorum.
Bu

günlüğü aslında kendim için yazdım. Başıma gelenleri daha iyi anlamak, çektiğim zorlukları kâğıda dökmek, içimi boşaltmak istedim. Yazdıkça önümde yeni bir yol açıldı. Yazmak beni mutlu etti. Kendimi ve çevremde olan biteni daha iyi kavramamı sağladı. Günlüğümdeki bilgilerin hepsini bana bakan doktorlarından, hemşirelerimden, diyetisyenlerimden ve okuduğum bazı

kitaplardan öğrendim. Öğrenirken düşündüm, bilgilerimi yaşadıklarımla karşılaştırdım ve yazarken artık bu bilgilerin benim bir parçam olduğunu anladım. İşte o zaman bilgilerimi, deneyimlerimi, sorunlarımı, sevinçlerimi, yalnızlıklarımı sizinle paylaşmaya karar verdim. Günlüğümdeki her cümleyi benden size gönderilmiş bir armağan gibi okuyun. Ben bunları

yazdım ve her cümleyle biraz daha iyileştim. Dilerim siz de okurken iyileşir ve beni mutlu edersiniz.

Şükrü Hatun
Şükrü Hatun

Her gün iğneyle kuyu kazmak misali, gerçek anlamda koruyucu hekimlik yapan binlerce hekime hiçbir zaman "Sizin için Türkiye'nin en iyi 10 doktoru arasında dediler. Doğru mu?" sorusunun sorulmayacağını bilsem de onlardan birisinin Dr. Nihal Keysan'ın günlüğünden bazı satırları hükümet yetkililerine, reklamsever hekimlere ve halka uzak medya yöneticilerine sunmak isterim:

"Bugün sağlık ocağımızda döner sermaye uygulamasına başladık. Sosyal güvencesi olmayanlardan para almamaya karar verdim ve bu kararımı personelime duyurdum. Dün merkez sağlık ocaklarından birinde çalışan bir arkadaşım, kendilerine sağlık güvencesi olmayanlardan para alınması konusunda çok baskı yapıldığını, hastalara ancak fakirlik ilmühaberi getirirlerse

ücretsiz bakabildiklerini söyledi. Bazı sağlık ocaklarında tansiyon ölçümü ve aşılardan da para alındığını duydum bugün ve 'Düşmenin sınırı yok,' dedim içimden. Nisan ayı başında bize de döner sermayeden pay verileceği haberi geldi. Şimdi umutla bekliyoruz. Sağlık ocağına gelebilenlerin parasını. İlaçların birkaçını alıp birkaçını eczanede tezgahın

üzerine bırakanların parasını. Şurupları iki-üç çocuğu arasında pay eden annelerin parasını. Yaşlı teyzelerin elleri titreyerek cüzdanlarından çıkardıkları pazar paralarını. 'Umutla' bekliyoruz."