Robert Löhr
Robert Löhr

"Nedir bu konuşan makine merakı ?" diye sordu Maria Theresia. "İzin ver, zaten bu dünyada insanlar gereğinden fazla konuşuyor, neden bir de makineler konuşmayı öğrensinler ? Susma makineleri, işte bunu isterdim bazen. Düşünenler, asıl bunlar lazım bize...."

Robert Löhr
Robert Löhr

"Bize inanacaklar mı?" diye sordu Tibor son kez. "Mundus vult decipu" dedi Kempelen. "Dünya aldatılmak ister. Inanacaklar, çünkü inanmak istiyorlar."

Robert Löhr
Robert Löhr

Kedi evden gidince meydan farelere kalır.

Robert Löhr
Robert Löhr

Tibor tavernanın önünde, yağmurun altında garson kızlar başlarını kapıdan uzatana kadar, kararsizca durdu. İçlerinden biri, tacirin adını ve adresini verebileceklerini söyledi. Karşılık olarak da, aletini göstermesini istiyorlardı, çünkü bir gece önce, cücelerin aletlerinin, normal adamlarınkinden daha büyük olduğu iddialarının doğru olup olmadığını

tartışmislardi. Tibor'un neredeyse dili tutuldu, ama başka çaresi yoktu. Satranç takımı olmadan o bir hiçti. Etrafta kimsenin olmadığını iyice gördükten sonra, kısa bir an için aletini gösterdi. Kızlar hayranlıkla bakıp güldüler ve Tibor da adresi aldı.

Robert Löhr
Robert Löhr

Cüce onlar için ilginç bir ganimetti ve onu çabucak idam etmek istemediler. Bu yüzden, bir tuzlu balık fıçısını boşaltıp içine Tibor'u tıktılar, üzerine kapağını çivilediler ve Elbe Nehri'ne attılar.
Tibor iki gün iki gece fıçının içinde kaldı. Kendini kurtarmak bir yana, hareket bile edemiyordu. Bacağındaki kurşun yarası çok aceleyle sarılmıştı ve Elbe

Nehri'nin buz gibi suyu fıçıdaki bir çatlaktan içeri sızıyordu. Tibor, dibe batmamak için ya deliği yukarı getirmek, ya da tıkamak zorunda kalıyordu. Fıçı onun için hem hapishane hem de cankurtaran olmuştu, çünkü yüzme bilmezdi. Çok ağır balık kokusu onu önce kusturdu, ama iki gün sonra açlıktan fıçının tahtalarında kuruyup kalmış tuzları yaladı. Iyice

güçten düşen cüce, imdat istemek için sesi kısılana kadar bağırdı. Sonra aklına boynundaki Meryem Ana madalyonu geldi ve kurtuluşu ona yakarmakta aradı; eğer onu bu yüzden hapishaneden kurtarırsa, bir daha asla içki içmeyeceğine, altı saat sonra, bir daha kadınlarla ilişkiye girmeyeceğine söz verdi. Üç saat sonra da, manastıra kapanmaya yemin etti.
Bir saat daha

dayansaydı, bu sözleri vermeden de kurtulacaktı, çünkü fıçı bu arada Wittenberg'e ulaşmıştı. Nehir mavnacıları onu sudan çıkardılar ve tam da bu Protestan şehrinde - sanki kanlı süvari üniforması içinde leş gibi tuzlu balık kokan bir cüce yeterince tuhaf görünmüyormuş gibi- Tibor yere kapandı, toprağı öptü ve yüksek sesle Katolik duaları etti.

Robert Löhr
Robert Löhr

Yol boyunca gördüğü her açık hava mihrabına, en basit kiliselere bile dua için zaman ayırıyordu. Ama Meryem Ana her zaman Tibor'un yanında olamıyordu ve o da çok daha ele gelir ikinci bir avuntu kaynağı, konyağı keşfetti.

Robert Löhr
Robert Löhr

Papa bu dünyada çok rahat yaşar, Günah bağışlamaktan kazandığı paralarla yaşar.
En iyi şarapları içer, Bu yüzden ben de papa olmak isterim.
Ama hayır, o bir zavallıdır. Güzel bir kız onu öpmez.
Yatağında yalnız yatar, yok,  ben papa olmak istemem.

Robert Löhr
Robert Löhr

"Bize inanacaklar mı ?" diye sordu Tibor son kez. "Mundus vult decipi" dedi Kempelen. "Dünya aldatılmak ister. İnanacaklar, çünkü inanmak istiyorlar ."

Robert Löhr
Robert Löhr

Belki sen çok az dostun olduğuna ve ailenin seni dışladiğina üzülüyorsundur," dedi Kempelen, "ama sevdiklerin yoksa, onları kaybetme acısını da yaşayamazsın. Bunu unutma"

Robert Löhr
Robert Löhr

Tibor'un doğru dürüst son işi 1761'de, Prusya'dan kaçtığı Polonya'daki Obra Manastırı'ndaydı. Orada bahçıvan olarak çalıştı, okuma yazma öğrendi ve her gün Tanrı'ya, kurtarıcı Isa'ya ve özellikle de Meryem Ana'ya, manastırın koruyucu duvarları için dua etti. Gerçi rahip olmadı, ama Meryem Ana'ya zaten bunun için söz de vermemişti. Ama manastırda ancak dört yıl

kalabildi. Genç rahip adaylarından küçük bir grup, Başrahibin satranç oyununu yasak etmesine aldırmadı ve bu kralların oyunh, Tibor'a da öğretildi. Rahip adaylarından biri cüceye, oyunun kurallarını anlattı ve Tibor daha oynadığı ilk oyundan itibaren herkesi yendi. Daha önce hiç satranç oynamamış olması inanılır gibi değildi! Haftalarca ilgi merkezi oldu. Gizli

satranç cemiyetine, giderek daha çok rahip katıldı, bu yeni keşfedilmiş satranç dehasına karşı oynadı ve yenildi. Cüce, rahiplerin saygısını kazanmıştı ve bu da hoşuna gidiyordu, ama yenilmeyi hazmedemeyenlerden biri, Başrahibe manastırda oynanan satranç partilerini haber verdi. Bu durumda bir günah keçisi bulmak gerekince, seçim Tibor'un üzerine kaldı. Rahip adayları

söz birliği ederek, kendilerini Tibor'un satranç oynamaya ikna ettiğini söylediler, böylece o da Obra'yı terk etmek zorunda kaldı. Eline birikmiş ücretlerini verdiler; ve satranç takımını da, çünkü - öyle söylemişti rahip adayları- takımı da manastırdan içeri sokan Tibor'du.