“Size iki şey bıraktım; onlara tutunduğunuz sürece sapmazsınız: Allah’ın kitabı ve Peygamber’in sünneti.” buyurmuşlardır..
***
İlâhî sıfatlara gelince, bunlar bir ölçüde kavranabileceği için birçok âyette ilim, kudret, hayat, kelâm, hikmet, sem‘ (işitme) ve basar (görme) gibi kavramlarla bunlardan bahsedilmiştir.
Bununla birlikte Gazzâlî, Allah hakkında kullanılan görme, işitme gibi haberî sıfatlara bakarak bundan Allah’ın insana benzer bir varlık olduğu sonucunun çıkarılmaması
gerektiğini özellikle vurgular ve bu şekilde bir tanrı anlayışı taşıyanları “ahmaklar” diye niteler.
Antikçağ filozoflarından Ksenofanes, tanrılarını insana benzer varlıklar olarak tasavvur eden Grekleri, “Eğer resim yapmasını bilselerdi, tanrılarını şüphesiz aslan veya boğa biçiminde gösterecek olan öküzlere veya aslanlara benzetmişti.”
Tıpkı bunun gibi Gazzâlî de teşbihi andıran Allah tasavvurunu, “Sineğin aklı olsaydı ve ona ‘Seni yaratanın kanadı yok, ayağı yok, uçması yok.’ denilseydi bunu asla kabul etmez; ‘Benim yaratıcım nasıl benden eksik bir varlık olabilir!’ derdi.” ifadeleriyle eleştirmektedir.
***
Bismillâhirrahmanirrahîm
1,2,3.Kuşluk vaktine ve sûkuna erdiğinde geceye yemin ederim ki Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.
4.Gerçekten senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır.
5.Pek yakında Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın
6.O,seni yetim bulup barındırmadı mı?
7.Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi?
8.Seni fakir bulup da
zengin etmedi mi?
9.Öyleyse yetimi sakın ezme.
10.El açıp isteyeni sakın azarlama.
11.Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an.
İslâm medeniyetinde yazılı kültürün ilk örneği Kur’ân-ı Kerîm oldu. Önceleri Kur’an ve hadisler etrafında başlatılan bilgilenme süreci sonraki yüzyıllarda hızla zenginleşti. Öyle ki, Müslümanların –kendi temel inanç ve değerleriyle çelişmeyen dünya kültürlerinden de yararlanarak- üç kıtada ürettikleri ilmî, fikrî, sanatsal birikim ve uygulamalar, sadece
Müslüman dünya için değil bütün insanlık için kalıcı sonuçlar doğurdu.
İslâmî ilimlerin öğretimi camilerde başladı ve bu uygulama sonraki yüzyıllarda da sürdürüldü.
Bunun yanında Asr-ı Saadet’ten itibaren okullar da kuruldu. Sonraları “ders verilen yer” anlamında medrese adını alan okullar, resmî ve özel desteklerle bütün İslâm
beldelerinde yayıldı.
Bu eğitim kurumlarının o güne kadarki en teşkilatlısı, Gazzâlî’nin de öğrenim gördüğü, İran’ın Horasan bölgesindeki Nîşâbur’da açıldı.
***
Murtaza ez-Zebîdî’nin İhyâu ‘ulûmi’d-dîn’e yazdığı İthâfü’s-sâde adlı şerhte (I, 27) kaydettiği bir bilgiye göre Gazzâlî’nin yazdığı eserler bütün ömrüne bölününce her gününe dört cüz (yaklaşık kırk sayfa) düştüğü tespit edilmiştir.”
***
Gazzâlî’nin en çok ilgilendiği alanlardan olan felsefe İslâm kültürüne “dışarıdan gelme bilgiler” (ulûm-i dahîle) arasında yer alır.
***
Gazzâlî’nin din-dünya ilişkisiyle ilgili temel ölçüsü şudur: “Dünyayı kazanmak için dini kullanmak değil, dini kazanmak için dünyayı kullanmak gerekir.”
***