![Mehmet Ateş](images/avatarlar/pexels-riccardo-bresciani-307.png)
![Mehmet Ateş](images/avatarlar/pexels-marius-venter-165.png)
- Cro-Magnon insanları genellikle 1.80-1.90 m boyunda, yani uzun boylu, beyin kapasiteleri de 1590-1880 cm3 civarındaydı. Ancak onları Neandertallerden ayıran asıl fark zekalarıydı. Neandertallerle kıyaslanmayacak kadar üstün bir teknolojiye sahip oldukları ürettikleri aletlerden anlaşılıyordu. Ardı ardına keşfedilen Cro-Magnonların kurduğu mabetler “resimli mağaralar”
bilim adamlarını şaşkına çevirdi. Hatta resimleri tarih öncesi insanın yapmış olabileceğine bile inanmıyorlar daha yakın bir zamanlara tarihliyorlardı. Kelimenin tam anlamıyla “sanat”, Cro-Magnon insanın tarih sahnesinde görülmesiyle başladı. Bu insanlar hayvan kemiklerinden, kemik tozu ve kil karışımından insan ve hayvan heykelcikleri yapıp bunları da fırınlarda
pişirerek sertleştiriyordu. Gerek mağara duvarları gerekse de kemik üzerine çizdikleri resimler veya taş, kemik ve pişmiş topraktan yaptıkları heykelcikler sanat değeri yüksek ürünlerdi. Mağara duvarına çizilmiş resimler de birer sanat harikalarıydı.
Cro-Magnonlar kendi içlerinde oldukça iyi organize olmuş topluluk olarak karşımıza çıkıyor. Kendilerine özgü
gelişkin bir felsefe ve dünya görüşüne sahiptirler. Ölülerini zengin sembolik öğelerle donatarak yeni doğuma hazır bir şekilde yani fetüs şeklinde gömüyorlar, böylece doğum, ölüm ve yeniden doğum gibi konularla yakından ilgilendikleri anlaşılıyordu. Ancak bu insanların Avrupa’ya sonradan gelmiş göçebeler oldukları ve Avrupalı yerliler olmadıkları çabuk
anlaşıldı. Zira bu insanlar Avrupa kökenli olsaydı kazılarda sık sık onların iskeletleriyle karşılaşılacaktı. Fakat durum bunun tersiydi. Arkeolojik kazı sonuçları bu insanların Doğu Avrupa, Orta Asya ve Orta Doğu olduğunu gösteriyorlardı. Üst Paleolitik dönemlerde Sibirya-Ukrayna-Polonya-Çekoslovakya’ya kadar uzanan bölgelerde buzullardan arınmış bir koridorda
tundralar, geniş otlaklarda dolaşan av hayvanlarını avlayabilmek için, her türlü av’a uygun değişik türden aletler yapmıştı. Yerleşim alanlarında sık sık bulunan közlenmiş keçi kalçası ve kuş kemikleri gösteriyor ki, ren geyiğinin yanı sıra, çok çeşitli hayvanları avlıyorlardı.
Tundralarda soğuk rüzgarlardan korunmak için ve kaya sığınaklarına sık
rastlanmıyordu. Bu nedenle mamut ve ren geyiği kemiklerinden kulübeler hatta kil ve taş kullanarak büyük evler de yapmış hatta tundralarda yakmak için bol ağaç bulunmadığından, soğuk kış günlerinde ısınmak için kömür kullanmış olduğu da yaşam alanlarında bıraktıkları kalıntılardan anlaşılmıştır.
Ölülerini törenle gömüyordu. Neandertaller giysiler
üretebilecek teknolojiye sahip değilken, Cro-Magnonlar dericilik konusunda uzmanlaşmışlardı. Pavlov I oturum yerinde ele geçen ince kemik iğneler bu insanların, hayvan derilerini gelişigüzel üstlerine sarmadıklarını gösteriyor. Derileri kesip biçerek bu iğnelerle elbiseler ve genellikle gümümüzde de arktik bölgelerde görülen kapüşonlu türden parkalar dikiyorlardı.(...).
Cro-Magnon insanları, avladığı hayvanların derilerini dikerek su taşımak için tulumlar yapıyor ve gene diktiği derileri şişirerek nehirleri geçmek için botlar-kayıklar yapıyordu. Avlanma teknikleri oldukça gelişkindi. Genellikle av hayvanlarının göç yolları üzerine çukurlar kazıyor ve onları tuzaklara düşürüyor. Ayrıca mızrak atmak için itici güç üreten kemik
aletler, ok-yay, bumerang, zıpkın ve küçük sapanlarda kullanıyor, iplerin ucuna taşlar bağlayarak hayvanları boynundan yada ayaklarından yakalamak için kementler yapıyor nihayetinde oltalarla ve büyük ihtimalle ağlarla çok sayıda balık tutuyor, bunları “is”te pişiriyor yani dumandan füme yapıyor ve bozulmaları önlüyordu.