Yunan şehir evleri ne sebze meyve bahçesine ne de süs bahçesine sahipti. İç avlularında her hangi bir ağaç veya bitkinin varlığına işaret eden ipucu yoktur. Yazılı kaynaklarda sözü edilen bahçeler (kepoi), şehir yerleşimi nin dışında bireysel topraklar ya da köy evleri bölgesinde bulunuyordu.
![Horst Blanck](images/avatarlar/pexels-elijah-o'donnell-4.png)
![Horst Blanck](images/avatarlar/pexels-leonie-fahjen-928.png)
Erkekler genelde ailenin geçimini rahatça sağlayabilecek ekonomik bir dayanağa kavuştukları otuz yaşında evliliğe adım atmaktaydılar. Halbuki, kızların evlenme yaşı ise, on altı ile on sekiz arasındaydı, hatta genelde daha erken yaşta evlendikleri de sık görülürdü. Kızların erken yaşta evlendirilmelerinin nedeni ise, Yunan erkeğinin büyük önem verdiği
bekaretin garantili olmasıydı.
![Horst Blanck](images/avatarlar/pexels-riccardo-bresciani-307.png)
Esasında erkeğin sadece ayrılığı ilan etmesi yeterliydi. Kadın ise, boşanmak istediği durumlarda ya babasını ya da erkek kan hısımlarından en yaşlısını bu işle görevlendirmek veya Areios pagos'a yani şehrin mahkemesine baş vurmak zorundaydı. Karşılıklı uzlaşma ile boşanmalar da toplum içinde olumsuz görülmeyecek kadar olağandı. Boşanma durumunda çocuklar
babanın bakım ve korumasından yararlanırlardı. Her halükarda kadının drahomasının geri verileceği daha önceden yazılı bir anlaşma ile belirtilirdi, bunun için ve erkeğin aklına estiği gibi ayrılmaya kalkmasına karşı bir koruma olarak teminat akçesi yatırılırdı.
![Horst Blanck](images/avatarlar/pexels-riccardo-bresciani-307.png)
Çocuğun doğumundan sonra baba, bu çocuğu büyütmek veya büyütmemek hakkına sahipti, yani doğumdan sonraki birkaç gün içerisinde bu çocuğu terk edebilirdi. Çocuğun kabul edilmemesine daha çok hastalıklı ya da zihinsel özürlü olması veya ailede yeteri derecede çocuk bulunması, ailenin yeni doğan çocuğu yetiştirebilecek ekonomik güçte olmaması durumlarında
başvurulurdu . Özellikle kız çocukları bu piyangodan nasiplerini alırlardı.
![Horst Blanck](images/avatarlar/pexels-riccardo-bresciani-307.png)
"... Parşömen için kullanılan "pergamena" sözcüğüyle nispeten geç karşılaşırız; sözcüğe ilk kez imparator Diocletianus'un İÖ.301 yılında fiyatlarla ilgili olarak çıkardığı fermanda rastlarız. "Pergamena" sözcüğünün kökeni Pargamon (bugünkü Bergama) kentidir...
![Horst Blanck](images/avatarlar/pexels-leonie-fahjen-928.png)
" İki kral, Ptolemaios ile Eumenes, birbirlerinin kütüphanelerini kıskanmaktadırlar, bu nedenle Ptolemaios papirüs ihracatını yasaklar. Bunun üzerine Pergamon'da parşömen keşfedilir ya da icat edilir (membranas Pergami repertas)."
![Horst Blanck](images/avatarlar/pexels-elijah-o'donnell-4.png)
Antikçağda bugünkünden kesinlikle farklı olmayan önemli bir husus da şuydu: kitapları sırf isimleri nedeniyle iyi satacak yazarlar vardı. Yayıncılar bu yazarların kitaplarıyla kolayca para kazanacaklarını düşünüyorlardı. Buna karşın, pek tanınmayan yazarların bir yayıncı bulması hiç de kolay değildi. Bu nedenle kimi yazarlar yayıncıların dikkatini çekmek ya da
tanınmış kişilerin desteğini elde etmek amacıyla kitaplarını saygın birine ithaf ediyorlardı.