Erden Bolerden
Erden Bolerden

"Sen ne zaman adam olacaksın?"
"..."
"Düş artık yakamızdan" dedi.
"Haklısın" diye mırıldandım. İkimiz de çürümek için zıt yönlere ayrıldık. O salonda babamın karşı koltuğunu tercih etmişti, bense penceremi, battaniyemi, yatağın tercih etmiştim.

Erden Bolerden
Erden Bolerden

Evsizdi ruhu. Birdenbire taşa dönmüştü. Bütünüyle hayatı eksikti ve o da biliyordu; hep eksik kalacaktı.

Erden Bolerden
Erden Bolerden

Kaldırımsız, tabelasız, duraksız... Ağzına kadar dolu çöp kutusunun etrafında asalak hayvanlar alelade dolanmaktalardı.

Erden Bolerden
Erden Bolerden

Pazar yoktu mahallede; bakkal da yoktu, manav da yoktu, bizden başka et yoktu. Kimse bir şey satmıyordu, kimse bir şey almıyordu. Evlerde zeytin bile yoktu; bütün mahalle peynir ekmeğe kafa atıyorduk.

Erden Bolerden
Erden Bolerden

Ömrünün bir yarısında tesadüfen yan koltukta oturan kadınla evlenmişler. Annem yarısı yeşermış ağaçtan farksızdı, babam da tek bacaklı bir adamdı. Kimse karardan caymasın diye nikahı basıp atmışlar evin birine. Zamanla aslında kadının kontaklarının kapalı olduğu çıkmış ortaya. Gezmişler tozmuşlar, ne yemedikleri halt kalmış ne de içmedikleri zıkkım,

lafta...

Erden Bolerden
Erden Bolerden

Dedem bugün ölmemişti. Devran dönse de, çağlar değişse de, üzerinden evvel zamanlar geçsede babamı topal bıraktığı gün ölmüştü dedem. Geriye kalan süre azabıydı. Bugün sadece toprağa girecekti.

Erden Bolerden
Erden Bolerden

Mahallenin zayıf heriflerinin yumruklarına dolanan kemerler, pantolonlarına dolananlardan fazlaydı. O fazlalık kadınların tenlerinde bıraktığı izler kadardı.

Erden Bolerden
Erden Bolerden

Evsizdi ruhu. Birdenbire taşa dönmüştü. Bütünüyle hayatı eksikti ve o da biliyordu; hep eksik kalacaktı

Erden Bolerden
Erden Bolerden

Otur dese oturacaktım, git dese gidecektim, bayıl dese bayılırdım.

Erden Bolerden
Erden Bolerden

Ben diye biri vardı bu hayatta, ben kimdi, ben ne yapıyordu, ben nereden başlardı ve nerede biterdi, benden haberdar biri var mıydı?

Erden Bolerden
Erden Bolerden

Zaman hızla geçip gitti,
Bunda hiçbir suçumuz yoktu.

Erden Bolerden
Erden Bolerden

“Görevi öncekinden devralan iri kıyım, ocağın önündeki masaya kaykılmış, oyuna gelecek adamları, dahası oyunda sorun çıkaracak hilebazları beklemeye koyulmuştu. pis bakışlıydı; kafası levyeyle yamultulmuş gibi eğik, avurtları derin vadiler gibi çökkündü.”

Erden Bolerden
Erden Bolerden

“zamanın zalimce katledildiği bugün de zaman cellatlarının zamanları yine idamlıktı”

Erden Bolerden
Erden Bolerden

Mahallenin zayıf heriflerinin yumruklarına dolanan kemerler, pantolonlarına dolananlardan fazlaydı. O fazlalık kadınların tenlerinde bıraktığı izler kadardı

Erden Bolerden
Erden Bolerden

” düşündüğümden kolay görünüyordu. yanıma varmasıyla birlikte göğsüm infilak etmez, gırtlağım yutağımdan fırlayıp yere düşmezse tanışma faslı yerli yerinde, sade, basit olacaktı. özgüvenim ayini bitirmiş, tapınak meşaleleri yanmış, cesaretim âmin demiş, hepsi takatimi gazlamış, tüm hazırlıklar mevsim bana doğru yaklaşırken tamamlanmıştı.”

Erden Bolerden
Erden Bolerden

Telefonu bütün gün sessize alarak aranmış olma ihtimalinden ümit yaratmaya çalışmak hayatsız adamların mevzusudur.

Erden Bolerden
Erden Bolerden

İşyerinin jölesiydi kurumsal kimlik. Firmaya hakikaten de bambaşka bir hava katıyordu.