Candan Selman
Candan Selman

"Kaçak Gelin filmini bilir misin? Julia Roberts ve Richard Gere'in?
"Yok, sanırım izlemedim."
"Julia yumurtayı nasıl sevdiğini bilmez. Aşka dair yaşadığı bütün sorun buradan kaynaklanır. Sevgilileri yumurtayı nasıl seviyorsa, o da onlar uyum sağlar. Bir ilişkide sürekli yağda kızarmış yumurta yerken, diğerinde haşlanmış yer mesela. Çünkü kim olduğunu

bilmiyordur. Birlikte olduğu adamın hayatını yaşıyordur. BUnu ben de bilmiyorum galiba."
Derin arkasına yaslandı. Şarabından bir yudum aldı.
"Sen yumurtayı nasıl seversin Vildan?"
"Ben yumurta sevmem."

Candan Selman
Candan Selman

" Mutluluk" ve “Mutfak" kelimelerinin ilk hecesinîn aynı olması bir tesadüf olamazdı. Sofra demek, aş demek hayata bağlı kalmayı sürdürmek demekti. Pişen bir yemek, her şey yolunda demekti. Dumanı tüten bir çaydanlık, ocakta ısınan bir tencere, fırında kabaran bir kek ve kızaran ekmekler. Buğulanan pencereler, etrafa yayılan kokular ve masaya buyur edilen insanlar.

Kahvaltının mutlulukla olan ilişkisinden çok daha fazlası mutfakta vardı.

Candan Selman
Candan Selman

Yani ben hep aşığım sanıyordum. Ama hiç böyle olmamıştı. Kendimi havalanmış bir poşet gibi hissediyorum. Rüzgarın boyunduruğu altında bir o yana bir bu yana savruluyorum. İçim bir hava doluyor havalara uçuyorum, bir boşalıyor yerde sürünüyorum. Kendi ağırlığım yok, varlığıyla doluyum, yokluğuyla boş.

Candan Selman
Candan Selman

"Evet, bir de tuvalete gideyim. Geldiğimden beri gitmedim. Yusuf Atılgan, Aylak Adam kitabında okuduğu bir romandaki karakter için, " Hiç miçişi gelmedi? İnanılacak şey değil." der. Biz de seninle birer roman karakteri olsaydık burada bütün gece şarapları içip öylece oturamazdık. Arada tuvalete gitmemiz gerek"