Devlet ve saraya ait hususi işlerde kullanılmaktaydı. Devlet ile saray arasındaki iletişi sağlamak için haber ve bilgi taşırlardı.
Sarayda iç hizmette olanlarına Enderun Cücesi; devletin başka dairelerinde görevli olanlarına Birun Cücesi denilmekteydi.
İslamiyet'in ilk yıllarında Hz. Peygamber'e karşı müşriklerin duyduğu öfke, o dönemin meşhur şairlerinin şiirlerine de yansımıştı. Kendisine sormadan Müslüman olan kardeşlerine sinirlenen, dönemin ünlü şairlerinden Ka'b Bin Züheyr, hem Hz. Peygamber'e hem de Müslümanlara yönelik sert şiirler ve hicivler yazmıştır. Ancak daha sonra kendisi Müslüman olmaya karar
verince, Hz. Peygamber'e hitaben yazdığı şiirle gönüllere taht kurmuştur. Kendisine hitaben yazılan kasideyi çok beğenen Hz. Peygamber, üzerindeki hırkayı (hırka Arapça'da bürde demektir) çıkarıp Kab Bin Züheyr'e hediye eder ve bu şiir İslam tarihinde "Kaside-i Bürde" ismiyle meşhur olur. Hz. Peygamber'in hediye ettiği bu hırka, Hz. Muaviye tarafından Ka'b Bin Züheyr
hazretlerinin varislerinden satın alınır. Zamanla Emevilere, onlardan Abbasilere geçer. Mısır'ın fethinden sonra Mekke Şerifi tarafından diğer kutsal emanetler ile birlikte Yavuz Sultan Selim Han'a teslim edilir. Yavuz Sultan Selim Han da İstanbul'a getirdiği mübarek emanetleri, Topkapı Sarayı'nın Enderun denilen iç avlusundaki has odaya yerleştirir ve bu odada 24 saat kesintisiz
bir şekilde tayin edilen 40 hafız ile Kur'an-ı Kerim okutturur.
Türk beyleri, içoğlanları, enderun ve saray ahalisi diğer milletlerin edep ve nezaketinden daha üstün bir davranış nezaketiyle yetiştirilmiştir.
Padişahtan çocuğu olmayanlar Enderun Mektebi'nden çıkmış kişilerle evlendiriliyordu. Hamile kalanlar ise hükümdarın ailesinin yaşadığı Eski Saray'a gönderiliyordu.