Halil Cibran
Halil Cibran

Dürüst ve adilseniz de azade değilsiniz kötünün ettiklerinden,
Bulaşmadı mı sanırsınız mücrimin fenalığı ellerinize?

Mustafa Uğur Karadeniz
Mustafa Uğur Karadeniz

Ayetlerde, yedi kat gök, güneş, ay, arş, gece, gündüz gibi kelime ve tamlamaların varlığı, Müslüman nazarının göğe yönelmesini sağlamış olmalıdır. Göğe yönelmenin önemi, Hz. İbrahim'in tevhidin sırrına göğü temaşa ederek ulaşmasında da görülebilir. Hay bin Yakzan'ın da temaşası sonrasında hakikatin semada gizli olduğunu düşünüp kendine göğü örnek

olarak alması, bu kozmolojik ilginin sebeplerinin anlaşılmasında yardımcı olacaktır. Hayın, göğü temaşa ederken ilkin göğün koruyucu ve kollayıcı özelliğini örnek alarak kendinden zayıf canlıları koruması ve kollaması, ikinci olarak onun temizlik timsali olmasından hareketle yıkanmayı ve güzel kokular sürünmeyi öğrenmesi, üçüncü olarak da göğün dönerek

kayıtlardan azade olmasından hareketle kendisinin de masivadan alaka kesip Vâcibu'l-Vücüd'a yönelmeyi idrak etmesi (İbn Tufeyl, 2006: 75-77), bu durumu açıklamak için belirtilebilir.

Gazâli de insanın kendisini koruyup geliştirmesi, hatta iyileştirmesi için göğe bakmanın çok önemli olduğunu belirtmiştir.

Mehmet Ali Yılmaz
Mehmet Ali Yılmaz

"Sizi daima seveceğimi bilin. Beni eşliğe seçmiş olmanız, tüm zamanlarda onurların en yücesidir. Daima size, sevginize
sadık bir kul olacağıma söz veriyorum. Misyonundan ya da tanrısallığından azade sana baktığımda, sen benim mucizemsin. Seni bana getiren hayata ve yüce annemiz Penenna'ya ne kadar şükretsem az."

Andrew Salmon
Andrew Salmon

Güney Londra'daki "Kore mahallesi" New Maldon'da tanıştığım Koreli bir ajumma (yaşlı kadın), İngiltere'deki hayatın en sevdiği tarafının "özgürlük" olduğunu söylemişti bana. Güney Kore'de en az Birleşik Krallık kadar demokratik olsa da, aslında siyasi ve hukuki özgürlüklerden değil, toplumsal özgürlüklerden bahsediyordu: Grupçu zihniyetin boğuculuğundan, toplumsal

beklentilerden ve mahalle baskısından azade olmaktı aslında söz ettiği şey.

Jakob Wassermann
Jakob Wassermann

"Caspar elinde kitap, bahçedeki bankta otururken serçeler etrafında çaprazlama uçuyor, güvercinler ayaklarının dibinde yemleniyor, omzunda kelebek duruyor, evin kedisi kucağında mırıldanıyordu. Daumer bu manzara karşısında kendine, insanlık Caspar'ın içindeyken günahtan azade dedi."

Juan Eduardo Tesone
Juan Eduardo Tesone

Çocuğun adının seçiminde, insan varlığının bu birincil sembolik kaydında, anne babaların arzusunun hatları gün yüzüne çıkar. Çocuk dünyaya her türlü kayıttan azade boş bir levha olarak gelmez.ayni zamanda anne babalara ait bir ara-metin de olan bir ön metin tarafından öncelenir ki bu noktada ad, anne babaların arzusunun izi haline gelir.

Liv Strömquist
Liv Strömquist

1800’lerde kadın cinselliği zayıf, hatta hiç olmadığı, erkek cinselliği ise güçlü ve kontrol edilmesi zor olarak görülüyordu.
Kadın cinselliğinin duygusal yakınlığa dayandığı, erkek cinselliğinin ise duygulardan azade olduğu fikri buradan gelir.
Aydınlanma çağında bu tam tersiydi, kadınlar seks ve şehvet düşkünü, erkeklerin ise kendilerini kontrol

edebildiği düşünülüyordu.

Philip K. Hitti
Philip K. Hitti

Emevî'lerin düşüşü ile Suriye'nin şan ve şöhreti geçip gitti ve sahip olduğu hâkimiyet ve nüfuz sona erdi. Suriyeliler, İslamın ağırlık ve önem merkezinin artık kendi topraklarından çıkıp gittiğini ve Doğu taraflarına kaydığını pek geç görüp idrâk ettiler ve eski önemlerini yeniden elde etmek için hepsi de boşa giden birçok silâhlı teşebbüslere bile

giriştiler. En sonunda ümitlerini, beklenen bir çeşit Mesîh olan bir Sufyânî'nin gelmesine ve kendilerini Iraklı zâlimlerin boyunduruğundan kurtarmasına bağladılar. Bugün bile Suriye'deki Müslümanlarca, Muâviye'nin soyundan gelecek birinin beklendiği görülmektedir.


Fakat Emevîlerin düşüşü bundan daha başka bazı mânalar da taşıyan bir hâdisedir:

Islam tarihinde gerçekte Arap unsuruna dayanan bir devir geçip gitmiş ve İslam Imparatorluğunun tam mânasiyle Arap olan safhası son sür'atle kapanma yoluna girmişti. Abbâsî hâkimler kendi kendilerini Devlet olarak vasıflandırmışlardı ki bu, yeni bir devir, yeni bir safha olarak önümüzde açılmaktadır. Mukabil olarak Iraklılar, Suriyelilerin vesayetinden kendilerini âzâde

hissetmişlerdir. Şii'ler öçlerinin alındığına kani olmuşlardır. Mevlâ statüsündeki kimseler bu hukuki durumdan çıkmışlardır.


Iran hududuna yakın Kûfe, yeni Devletin başşehri haline getirilmiştir. Horasanlılar, Halifeliğin muhafız kıt'alarını teşkil etmiş ve İranlılar Hükûmette başta gelen vazifeleri işgal etmişlerdir. Şimdi artık,

Halifeliğin idare ve yönetimi altında olmak üzere, çeşitli milletlerden devşirilen Devlet memurları hierarşisi, Araplara has aristokrasinin boşaltılan yerini almış bulunuyordu. Arabistanlı eski Müslümanlar ve diğer milletlerden ihtida eden yeni Müslümanlar, şimdi işbirliği halinde yek vücût olmaya ve aralarında hemen hemen hiç bir fark gözetilmemeye başlamıştı.

Devlet idaresi ve sair alanlarda Arap milletine dayanmaya bir son verilmiş ve fakat İslam'ın yaşaması devam ettirilmiştir; ancak bu yeni safhada «İslam Milleti» ve «Ümmet» yapısı altında, gerçekte «Iran kavmiyetçiliği» ustalıklı bir şekilde sürdürülmüştür.

Atilla Güney
Atilla Güney

“Sosyoloji muazzam bir paradigma inşaasıdır. Tam da bir ideolojide olması gereken biçimiyle öylesine steril, bütün maddi çatışma ve çelişkilerden azade kılınmıştır ki, kendisini disiplinler üstü konuma terfi ettirmiştir. Bunu da deyim yerindeyse özsel olarak sınıfsal olan iktidarın kendisini genel irade kıldığında tam da bireysel iradelerin ve burjuva sivil

toplumunun çatışmalarının üzerinde sunması gibi bir izlek üzerinden gerçekleştirdi.”