İttihad ve Terakki Ziya Gökalp’in dediği gibi: “Türk Milletinin ruhundan kopan bir mefkûre hamlesidir.”
Bu imparatorluk aslında Türk’tü. Bel kemiği ve kan damarı Türk’tü. Fakat kendi benliğini, kendi aslî cevherini ihmal ve hatta inkar ettiği için Türklüğün tamamen zıddı bir “Türk olmayan” devlet ve bir kozmopolit memleket anarşisi hâlini aldı. İç ve dış düşmanlar bu anarşiyi her fırsatta körüklediler.
Fuad Köprülü’nün tarihçi olarak başarısı tarih felsefesini yakından tanımış olmasıyla da ilişkilidir. 23 yaşında (1913) yayınladığı “Türk Edebiyatı Tarihinde Usûl” adlı uzun makalesinde, tarih felsefesinin neredeyse bütün sorunlarına değinmiş ve tarihin, tarih felsefesi açısından nasıl ele alındığını tartışmıştır. Kullandığı kaynaklar ve ele
aldığı sorunlar, Köprülü’nün genç yaşında bilimler ile felsefe arasındaki bağa ilişkin çalışmaları yakından takip ettiğini göstermektedir.
Hasan Cemal , İlhan Selçuk’u suçluyor;
Senin işin artık demokratlarla değil, “Türk Miloşeviç”leri’yle...
Senin aydınlanman faşizmdir!
Senin Kemalizm’in faşizmdir!
Senin milliyetçiliğin faşizmdir!
Evet, öyle İlhan Selçuk...
Translar, kronik nefretin birincil mağdurlarındandır. Trans olmak, çoğu durumda doğrudan nefret saldırılarının hedefi olmak anlamına gelmektedir. Geleneksel erkek ve kadın ikili cinsiyet sistemini reddeden bir varoluş biçimi olarak algılanan trans kimlikler, “geleneksel aile sistemi”, “milli ve manevi değerler”, “Türk milletinin değerleri”, “genel ahlak” ve
benzeri kodlar üzerinden hedef tahtasına oturtulmaktadır. Sonuçta birçok trans, damgalanma, toplumsal dışlanma, ayrımcılık ile birlikte ortaya çıkan nefret söylemi ve nefret suçu örneklerinin mağduru haline gelmektedir.
Translar, kronik nefretin birincil mağdurlarındandır. Trans olmak, çoğu durumda
doğrudan nefret saldırılarının hedefi olmak anlamına gelmektedir. Geleneksel erkek
ve kadın ikili cinsiyet sistemini reddeden bir varoluş biçimi olarak algılanan trans
kimlikler, “geleneksel aile sistemi”, “milli ve manevi değerler”, “Türk milletinin de-
ğerleri”,
“genel ahlak” ve benzeri kodlar üzerinden hedef tahtasına oturtulmaktadır.
Sonuçta birçok trans, damgalanma, toplumsal dışlanma, ayrımcılık ile birlikte ortaya
çıkan nefret söylemi ve nefret suçu örneklerinin mağduru haline gelmektedir.
Bazen hristiyan ileri gelenler ve vergi toplayıcılarının kendileri Müslümanlar üzerinde baskı kurmaktaydılar. Bazı konularda hristiyanlar Türklerden daha iyi durumdaydılar, zira askerlik hizmetinden muaftılar ve zaman zaman sırtlarını dayayacakları yabancı konsolosluklar mevcuttu. İzmir’den gönderilen bir raporda “Türk köylüsü, hiç şüphesiz, hristiyan’dan daha
fazla baskıya maruz kalmaktadır” denilmektedir.