Evler yıkık döküktü ve insanların yüzündeki yaşama umudu adeta yok olmuştu.Bu insanların yıllarca kölelik yaptığını anlamak hiç zor değildi.
"Ne düşünürsen düşün, düşündüğün her şeyi bakışların anlatır..."
"Karşındakini ikna etmenin yolu onun diliyle konuşmaktır !"
Bazı durumlarda,elinden gelse danışmaya da ihtiyaç duymayacaktı.Ne var ki lanet olası bürokrasi bunu zaruri kılıyordu.Danıştığı insanlar da yalakalarından başka kimseler değildi.
Bu başkaldırının insana verdiği lezzet bambaşkaydı.
"Geliyorum..." diye mırıldandı ve intikam dolu bir kahkaha attı...
Sarayda görev almaya başladığından beri ona fazla düşünmemesi gerektiği öğretilmişti.Üstleri ne söylerse onu yapacak,olumlu veya olumsuz hiçbir yorumda bulunmayacak,aldığı emirlere hiç ses çıkarmayacaktı.Yıllardır da böyle yapıyordu.
Zaman bir oyuncaktır.İnsanlar yaşar...Hayatlarını ise kelimeler var eder.Ve kader olduğu düşünülen şey,kelimelerin peş peşe sıralandığı basit bir sözcük oyunudur.
Gözyaşlarını içine akıtarak bekliyordu.Elinde olsaydı da keşke en başından bunların olmasını engelleyebilseydi...
Son zamanlarda ilk defa yüreğindeki keder ve hüzünden sıyrılarak gülebilmişti.Lakin bazı yaraları hala sızlıyordu...
Kitabı eline alıp okuduklarını bir kez daha gözden geçirdi.Farklı bir cümle veya kelimelerin arasına gizlenmiş bir şeyler arıyordu...
"Anlatmamı ister misin?Dinleyecek kadar anlayışın var mı? Eğer dinleyecek kadar anlayışın varsa, anlayacak kadar aklın var mı?"